Graduate School of Social Sciences

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/10679/9881

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 9 of 9
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Modern uluslararası hukukta nükleer enerji santrallerinin kritik altyapı güvenliği
    Özkan, Hasan Basri; Doğru, S.; Çakmut, Özlem Yenerer; Çakmut, Özlem Yenerer; Göktuna, Hamdi Deniz Ege; Gür, Hande; Skalar, M. S.; Köse, M. A.; Department of Public Law
    Kritik altyapılar, zarar görmesi ya da işlevsiz kalması durumunda ekonomik, ticari, siyasi, toplumsal hayatın normal akışında ciddi sorunlara yol açacak, toplumsal düzeni ve ulusal güvenliği sarsacak tesis ve sistem unsurlarıdır. Yüksek Güvenilirlik Kuruluşları tarafından getirilen ölçütler ve yapılan analizler sonucunda nükleer enerji santralleri tüm donanım ve eklentileri ile birlikte kritik altyapılar arasında yerini almıştır. Uluslararası antlaşmalar ve uluslararası düzenleyici kuruluşların getirdiği standartlar yoluyla, nükleer enerji santrallerinin kritik altyapı güvenliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Tavsiye niteliğindeki uluslararası araçların uygulanması ise nükleer güvenlik kültürünü geliştirerek esnek hukukun zamanla kodifiye edilmesine katkı sağlayacaktır. Uluslararası hukuk araçlarının hükümlerine aykırı davranıldığında, oluşabilecek nükleer felaketler nesillerce sürecek zararlara neden olabileceği için, devletlerin ve uluslararası hükümet dışı örgütlerin, ilgili herkes tarafından ileri sürülebilecek hukuki sorumluluğu doğacaktır. Sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı, insan hakları arasında tanımlandığı için gerçek kişiler de nükleer konuda hukuk uyuşmazlıklarında taraf ehliyetini haiz olabilecektir. Böylece uluslararası hukukun modern tanımındaki tüm özneler, nükleer güvenlik hukuku içerisinde temsil edilecektir. Devletlerin ve nükleer enerji santrali işletmecilerinin bu sebeple 3. kişilere verdikleri zararlar, yine uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş sigorta fonlarının sınırları içinde ÖÇH birimi esas alınarak tazmin edilebilecektir. Anahtar Kelimeler: Uluslararası Hukuk, Nükleer Enerji, Kritik Altyapı, Güvenlik, Emniyet, Devletin Sorumluluğu, İşleten Sorumluluğu, UAEA,UEA, EURATOM, BM, İnsan Hakları, Erga Omnes.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Title sequence designs in fantastic Turkish cinema between 1950-1985
    Mıhçı, Gürkan Maruf; Çavuş, Metin; Çavuş, Metin; Azizoğlu, Zeynep Merve Uygun; Özkal, Özlem; Mura, G.; Şavk, S.; Department of Design, Technology and Society
    There were 333 fantastic movies in Turkish cinema between 1950-1985. Because of the social, cultural, and economic changes during the 70s (urbanization, western-centric modernization, and Turkey’s cultural relationship between the US and Europe), fantastic movie production has been increased dramatically (177 fantastic movies were produced between 1970-80). Still, after the coup in 1980, with civil unrest and economic instabilities, a few fantastic movies were produced after 1982. This research examines how title sequences can be analyzed in fantastic Turkish movies between 1950-1985 and understand the visual characteristics of these title sequences and how these can be categorized visually. This study aims to research title sequence designs in fantastic Turkish cinema between 1950-1985 and focuses on a historical showcase of how aspects of national and cultural diversity must be accounted for in studying design and visual culture. These fantastic movie title sequence designs are unique and significant examples of early Turkish motion graphics designs. They have an important role in Turkish design history because of low budget-fast production, technology-based processes, and their visual languages, characteristics, and concepts.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Technology and employee collaboration in the wake of organizations' digital transformation
    Aras, Arzu; Büyüközkan Feyzioğlu, Gülçin; Büyüközkan Feyzioğlu, Gülçin; Er, Alpay; Şenses, Özlem İnanç; Apak, S.; Demircan, M. L.; Department of Design, Technology and Society
    In this thesis, collaboration of employees with technology, the design of a digital maturity model, the socio-technical design of governance structures, the inclusion of employees in decision-making processes, and the implementation of robotic process automation activities that come to the fore in employee-technology collaboration have been considered. For a holistic and end-to-end handling of the transformation, the digital transformation journey and its critical stages have been defined. In the first stage, a holistic digital maturity model based on a systematic literature review has been designed. This model consists of six main dimensions named digital strategy, digital value, digital processes, digital technology and data, digital work, and digital governance, and twenty-four sub-dimensions. It enables the definition of all critical competencies required by digital transformation regardless of the sector and size of the organizations. In the second stage, after the assessment based on the maturity model has been accomplished, the focus is shifted to how the digital maturity assessment results can be scored and how the targets could be determined to create an effective transformation roadmap. In this context, AHP and TOPSIS methods, which are multi-criteria decision-making techniques, are used in the assessments carried out with the participation of employees. In the third stage, the focus is on robotic process automation that has been designed socio-technically. Then, AHP and TOPSIS methods are used in the selection of a vendor and prioritization of processes, which are critical in the effective deployment and management of this technology.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Avrupa Birliği mülteci hukuku reformunda düzensiz göçmenlerin statüleri
    Parlak, Türkan Melis; Caşın, Mesut Hakkı; Caşın, Mesut Hakkı; Ünver, Yener; Çağıran, M. E.; Göktuna, Hamdi Deniz Ege; Atladı, Ramazan Barış; Department of Private Law; Parlak, Türkan Melis; Parlak, Türkan Melis
    Göç tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Homo sapiensten günümüz modern insanına değin en temel gayesi hayatta kalmak olan insanoğlu, kıt kaynaklara sahip dünyada sonsuz ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Bunun sonucunda değişik nedenlerle -ekonomik, sosyal, doğal veya siyasi- insanlar, yaşadıkları toprakları zorunlu veya gönüllü olarak terk ederek, başka ülkelere göç etmektedirler. Kadim zamanlarda iç savaşlarla başlayan bu göç dalgası, yıllar geçtikçe uluslararası ve politik bir hal almıştır. Bu nedenle de göç ve mülteci hukuku günümüzde uluslararası hukukun en temel meselelerinden biri haline gelmiştir. Avrupa ülkeleri gelişmiş ekonomileri ve yüksek refah seviyeleri nedeniyle göçmenler için adeta bir cazibe merkezidir. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından göçmenleri kalkınma sürecinin bir parçası olarak gören ve "açık kapı" politikası benimseyen Avrupa ülkeleri, 1970'li yıllarla beraber yaşanan ekonomik krizlerin etkisiyle sınırlarını göçmenlere kapatarak "kapalı kapı" dönemine geçmiştir. Schengen Antlaşması ile iç sınırların kaldırılması, güçlendirilmiş dış sınır kontrolleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 11 Eylül saldırılarının ardından başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm dünyanın "yabancı" ve "güvenlik" algısı değişmiştir. Saldırıların ardından düşman ceza hukukunun yarattığı psikolojik etkiyle toplanan ve değişen "yabancı" ve "güvenlik" algısı ile perçinlenen "istenmeyen" olma durumuna, AB'nin bulduğu en efektif çözüm geri kabul antlaşmalarıdır. Düzensiz göç sorunu geri kabul antlaşmaları ile, kaynak ve transit ülkelerle iş birliği yapılarak AB'nin iç sorunu haline gelmeden çözülmeye çalışılmıştır. Ancak artan bu güvenlik yaklaşımı ve zorlayıcı sınır politikaları nedeniyle uluslararası koruma arayan kişiler, düzensiz bir şekilde sınırları geçmeye çalışmaktadırlar. Tehlike arz eden bu yolculuklar esnasında Akdeniz ve Ege Denizi adeta bir ölüler denizi haline gelmiş bulunmaktadır. Bu durum geri göndermeme ilkesini tartışmalı hâle getirmektedir. Kişilerin statüsüne bakılmaksızın sadece insan olmasından ileri gelen birtakım hakları bulunmaktadır. Tüm devletler, insan hakları hukuku ve göç hukuku metinlerinde düzenlenen bu hakları yetki alanları altında olan herkese sağlamakla yükümlüdürler. Sığınma hakkı bağlamında tüm devletler, düzensiz göçmenlerin uluslararası koruma prosedürlerine erişimini sağlamalı ve göçmenleri düzensiz girişi nedeniyle cezalandırmamalıdır. Ancak AB ülkeleri, çeşitli nedenlerle kişilere sığınma hakkı sağlamak hususunda isteksiz davranmakta ve sınırlarını korumak amacıyla düzensiz göçmenlerin insan haklarına gereken saygıyı göstermemektedir. Birlik, sınırlarını ve "Avrupa" kimliğini korumak pahasına ayrımcılık yapmamak, eşitlik ve temel insan haklarına saygı gösterilmesi gibi temel değerlerine aykırı hareket etmekte ve önceliğini güvenliğe vermektedir. "Avrupa Birliği Mülteci Hukuku Reformunda Düzensiz Göçmenlerin Statüleri" başlıklı çalışma ile Avrupa Birliği'nin değişen göç politikalarının düzensiz göçmenlerin haklarını nasıl etkilediği açıklanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çalışmanın birinci bölümünde birçok bilim dalının göç olgusuyla ilgilenmesi ve hepsinin farklı perspektiften konuya yaklaşması nedeniyle oldukça benzer özellikler göstermesine rağmen bazı nüanslar barındıran göç kavramı ile göçe ilişkin temel kavramlar açıklanmıştır. Bunun yanı sıra göçmenleri göçe iten nedenler, göç teorileri, göç hukukunun tarihsel gelişimi ve düzensiz göçmenliği besleyen göçmen kaçakçılığı suçuna da bu bölümde yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, birinci bölümde ele alınan göçün temel kavramları, nedenleri ve tarihsel gelişimi bilgilerinden yola çıkılarak Avrupa Birliği özelinde göç hukukunun esasları ve gelişimi konusu irdelenmiştir. Bu bölümde, Avrupa'nın yeniden yapılanma sürecinde benimsediği "açık kapı" politikası döneminden, göçmenleri adeta bir sorun olarak gören "kapalı kapı" döneminde değin göç ve göçmenlere yönelik yaklaşımı uluslararası antlaşmalar aracılığıyla incelenmiştir. Ayrıca bu bölümde Avrupa Birliği'nin ortak göç çalışmaları ile EURODAC, FRONTEX, EUROSUR gibi düzensiz göçmenleri önlemek amacıyla oluşturulan kurumlara da değinilmiştir. Avrupa Birliği'nin 2000'li yıllarda benimsediği politika ile artan düzensiz göç sorununa kaynak ve transit ülkeleri de dahil ederek çözüm yolu bulma süreci bölümde irdelenmiştir. Bu bağlamda geri kabul antlaşmaları ele alınmıştır. Tezin son bölümünde ise sığınma hakkı, sığınma hakkını teminat altına alan hukuki kaynaklar ve düzensiz göçmenlerin uluslararası koruma başvurusu sonuçlanana ve geri gönderilmesine değin sahip olduğu haklar uluslararası yargı kararları ışığında ele alınmıştır.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    An assessment model for participatory architecture: the example of the solidarity architecture exhibition groups
    Terlemez, Ali Kemal; Hacıhasanoğlu, Orhan; Hacıhasanoğlu, Orhan; Turgut, Hülya; Uluengin, Demet Mutman; Birer, E.; Gökşin, Z. A.; Department of Design, Technology and Society; Terlemez, Ali Kemal
    The relationship between participation and architecture has been discussed for more than fifty years, along with human-oriented design approaches. Scientists from the field of architecture and other related disciplines have been tackling the concept of participatory architecture and its various aspects through several methods and theories. This thesis aims to present a model by setting forth multiple dimensions of participatory architecture. The purpose of this model is to evaluate participatory architecture, making use of a multi-dimensional perspective to participatory architecture practices. Individuals need to have a certain level of say in the emergence of the place where they spend their daily lives, state their ideas and requests, and experience the space they use to take ownership of the area and establish a bond. It is an accepted fact that the user exists not as a subject but as an object within the architectural product produced in conventional architecture and construction processes. However, architectural figures, groups, and collectives also produce products applying alternative models contrary to these processes. Architectural forms that offer examples by adopting understandings that incorporate users through various tactics, methods and designs can be seen in different geographies. This thesis study focuses on the projects that incorporate users in processes through alternative architectural products. The thesis study model searches for the potentials, opportunities, and threats in participatory architecture. In this context, the theoretical and practical background of the literature research was carried out primarily to understand the concept of participation and its dimensions related to architecture. The inferences made here reveal the multiple dimensions of participatory architecture. These dimensions are levels and processes, players and participation techniques. The study addresses the applied processes conducted by the Solidarity Architecture Exhibition Groups (SAEx) that have compiled alternative architecture practices employed in Turkey in recent years. Conducted by quantitative techniques, the thesis uses a summative evaluation methodology. It builds a three-stage model for method of analysis. Participation ladder analysis (1), stakeholder typology analysis (2) and participatory techniques analysis (3) have helped interpret the architecture activities carried out with participants. In light of the evaluation, this thesis discusses the issue of participatory architecture using various observations made in the processes. This discussion describes a guiding method for participatory architecture. Data collected from primary and secondary sources are tested using a structured evaluation form to carry out the analysis. The structured evaluation form is a systematic examination that questions the existence of the specified parameters. The resulting findings provide information about the strengths and weaknesses of participatory architecture and its place in the Turkish world of architecture. The participant discusses architecture in the light of various inferences observed in the evaluation processes. This discussion describes a guiding participatory method of architecture. Chapter 1 provides detailed information on the problems, hypothesis, research questions, aims of the research, the scope of the research, and the methods used to conduct the research. Chapter 2 describes the concept of participation and its relations with architecture as a profession based on theoretical and practical studies. Chapter 3 describes the methodology of the study, the level and process relationship, players and participation methods described as multiple dimensions of participation are classified based on references from the literature. A new analysis model is introduced according to this classification. In line with the parameters determined by the three-stage analysis method, data collection criteria from primary and secondary sources related to the production of SAEx groups determined as case studies are specified within the scope of the study. Chapter 4 focuses on the data collected in 28 projects of the SAEx groups in line with the parameters determined in the previous chapter and various findings collected applying the three-stage analysis method. The results obtained are based on these findings. The last chapter discusses the relationship between participation and architecture, first in SAEx and then in Turkey and the global context, in the light of findings and results.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    From contemplation to spectacle: transformation of the way of seeing in the 19th century ottoman culture
    İz, Mustafa Kemal; Özkal, Özlem; Özkal, Özlem; Çavuş, Metin; Ghosh, Candan Türkkan; Kaya, D.; Berkan, S. T.; Department of Design, Technology and Society; İz, Mustafa Kemal
    In this study, by suggesting two different ways of seeing as contemplative and spectatorial, which are based on the distinction made between the concepts of tefekkür (contemplation) and temaşa (spectacle), the transformation of worldview experienced by the Ottomans in the modernization process taking place in the 19th century is interpreted through the transformation of the way of seeing in the Ottoman culture. In the process of Westernization, the way of seeing based on contemplation – which was prevailing in Ottoman culture– gradually turned into the way of seeing based on spectacle. This transformation process can be examined in four different stages: religious, metaphysical, naturalist and impressionist. In this transformation process, in which each stage develops around a unique characteristic, the view towards reason, nature and the individual has also changed. Accordingly, while the religious stage is shaped around the stylization tendency; the metaphysical stage is dominated by a kind of indecision between two ways of seeing. While the naturalist stage is determined by the picturesque attitude; impressionist gaze dominates the impressionist stage. Since the art forms in which contemplative and spectatorial way of seeing were most visible in the Ottoman Empire were poetry and canvas painting respectively, these four stages and transition between them have been examined on literary and visual planes, through the works of poets and painters from successive generations. In this context, through the transformation between two different ways of seeing, this study aims to suggest a different interpretation concerning the change in the Ottoman worldview as a result of Westernization and modernization processes in the 19th century.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Street vendors' adaptive strategies and the dynamic nature of urban space: Developing an integrative framework in Kano, Nigeria
    Balarabe, Muhammad Kabir; Şahin, Murat; Şahin, Murat; Karahan, Ebru Ergöz; Tekçe, Işılay; Polatoğlu, Ç.; Gülmez, N. Ü.; Department of Design, Technology and Society; Balarabe, Muhammad Kabir
    This thesis attempts to develop a framework that integrates street vendors within the urbanscape. Spaces within the cities are increasingly becoming scares and valuable, resulting in increased competition for them. Coupled with the desire by city administrators and capital interest in create an ideal vision for a city, street vendors are, as a result, pushed away for potentially viable vending locations. However, as is in the global south, vendors are critical services provider to both the formal and informal sector. Additionally, the methods up till now employed to redress these gaps are falling short. Different approached have been taken, such as the design/planning approach, the inclusivity/people/procedural approach, the organisational approach. All have set out strategies for incorporating street vendors, from the mundanity spatial allocation, rethinking vending instrument design, to suggesting urban planning/design process. Despite their attempts, hostile actions and evictions have continued, emphasising their ineffectiveness at integration. Conversely, the number of vendors is increasing despite hostilities. This has created a vicious circle, one counterproductive to the cities, vendors, and users. Within this regard, set to create an alternative, integrative framework informed by the everyday experience of vendors, and the perception of professional and urban users. Taking Kano as a site of investigation, three streets (MM-Way, DEL and SSA) were selected using space syntax methods in conjunction with other qualitative criteria. Street vendors' (ambulatory and non-ambulatory) behavioural mapping was conducted to ascertain the categories and type of vending activities along each street, as well as study their spatial practices and external influences exerted on them. In the philosophical tradition of constructivism, vendors selected through snowball sampling were interviewed and thematically analysed to gain more in-depth knowledge into their adaptive strategies while operating. Users and professional views were sought out to establish the perception of each group towards street vending within the city. The result showed views in a converging, diverging and equivalence range among users and professional. This is translated as an opportunity for co-opting allies. Combining the date with literature regarding integrative approaches, a multidisciplinary framework was developed that placed street vendor's spatial techniques as the entry frame for proposing integration into new and existing geographies. A combination of the result shows that the framework can act as a retrofit, the views espoused by the participant as gauges in evaluating the diversity of participation processes while avoiding tokenism. Finally, street vendors design adaptions were domesticated within the resistance narrative complementary to the conceptions developed within urban sociology.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Professional demarcation in new media art in Turkey
    Yeğinsü, İpek; Köksal, Ayşe Hazar; Köksal, Ayşe Hazar; Özkal, Özlem; Çavuş, Metin; Polat, N.; Aliçavuşoğlu, E.; Department of Design, Technology and Society; Yeğinsü, İpek
    In a world where the Post-media condition has rendered the artistic media hierarchies obsolete, New Media Art continues to exist as a professional territory with ambiguous boundaries. The term refers to a community of specialists and institutions with some common practices with, but also autonomous from the Contemporary Art territory. This dissertation defends the position that understanding New Media Art's current scope requires a close examination of the rhetorical tactics of the professionals involved in its territorial demarcation. It uses Thomas F. Gieryn's concept of "boundary-work" to explore whether the territory's cultural repertoire is diversified across subgroups, and whether it conforms to or contradicts the international cultural repertoire. The study finds that the professional ideology of the New Media Art territory in Turkey has developed in parallel with the world at large, especially starting from the mid-1990s, but not monolithically. The common ideology of the curators/producers has four defining characteristics: potential for democratization, intersections of art, science and technology, interaction/interactivity and interdisciplinary collaboration. The subjects use these concepts in two different meanings depending on their career orientations, exhibiting two main repertoire variants. The main characteristics of the artists' common ideology is similar to the curators'/producers', but thanks to the greater variety in their individual professional identities, their cultural repertoires are relatively more flexible and heterogeneous. Most importantly, the choice of the repertoire variant in both populations is positively correlated with the art funding conditions specific to Turkey.
  • Placeholder
    PhD DissertationPublication
    Cumhuriyet Savcısının etkin soruşturma yapma görevi
    (2020-04) Kaya, Asım; Ünver, Yener; Ünver, Yener; Centel, N.; Çakmut, Özlem Yenerer; Kartal, P.; Department of Public Law; Kaya, Asım
    Çalışmamızın inceleme konusunu "Cumhuriyet Savcısının Etkin Soruşturma Yapma Görevi" oluşturmaktadır. Bu kapsamda birinci bölümde; "etkinlik", "yeterlilik", "Cumhuriyet savcısı" gibi temel kavramlar öncelikle incelenmiştir. İlişkili kurumlardan ise "adil yargılanma hakkı", "hak arama hürriyeti" ve "adli kolluk" gibi konularla birlikte Cumhuriyet savcısının vermiş olduğu kararlara değinilmiştir. Kavramsal ve kurumsal değerlendirmeler ile etkin soruşturma görevinin amacı ve niteliği incelenerek konu bakımından literatüre katkı sağlaması ve yeni bakış açıları geliştirilmesi amaçlanmıştır. İkinci bölümde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu dönemine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Meselenin her iki kanun dönemi esas alınarak incelenmesi neticesinde, geçmişten günümüze kadar geçen sürede "etkin soruşturma"nın geçirdiği safahat ve geldiği aşama tespit edilmiştir. Her iki dönemin taşıdığı ortak ilke ve kurallar ile farklılıkların tespiti sorunlara yönelik getirilen çözüm önerileri bakımından önem arz etmektedir. Türk Ceza Muhakemesi Hukuku sistemi bakımından etkin soruşturmanın özellikleri, Cumhuriyet savcısının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve reddi ile ilgili tartışmalar ortaya konmuştur. Devamında etkin soruşturmanın koruma tedbirleri ve soruşturma işlemleri ilişkisi incelenerek bu kapsamda; arama, elkoyma, iletişimin denetlenmesi, teknik araçlara izleme gibi koruma tedbirleriyle birlikte olay yeri inceleme konusu detaylı olarak irdelenmiştir. Zira "koruma tedbirleri" ve "soruşturma işlemleri" ile etkin soruşturma ilişkisi önem arz ettiğinden doktrin ve yargı kararlarıyla birlikte değerlendirme yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise "ispat külfeti", "hukuka aykırı delil" kavramı, "ifade alma" ve "etkin soruşturma" ilişkisi üzerinde durulduktan sonra etkin soruşturmaya ilişkin genel, özel ve yapısal sorunlar incelenmiştir. Bu çerçevede etkin soruşturmanın sonuçları üzerinde değerlendirmelerde bulunulmuştur.